ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > MHP ADANA MİLLETVEKİLİ YILMAZ TANKUT'UN 498 sıra sayılı kanun tasarısının 18.maddesinde TARIM KONUSUNDAKİ HARİKA KONUŞMASI
Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri,

498 sıra sayılı kanun tasarısının 18.maddesi ile ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum, bu vesile ile hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Ülkemiz tarımsal potansiyeli son derece yüksek bir ülkedir. 72 milyon nüfusumuza karşılık yaklaşık 28 milyon hektar tarım arazimiz bulunmaktadır.

Çok özel iklim isteyen birkaç ürün dışında hemen her türlü kültür bitkisinin yetişebildiği güzel bir coğrafyada yaşıyoruz.

Ülkemizde çok sayıda verimli topraklara sahip ovalarımız bulunmaktadır.

İşte bu yüzden tarımda teknik ve teknolojinin bugünkü kadar gelişmediği geçtiğimiz yıllarda bile, Dünya’nın önde gelen tarım ülkelerinden ve tarımsal ürün ihracatçılarından birisi idik.

70 yılların sonlarında Üniversite eğitimim için Ziraat Fakültesinde okurken, çok heyecanlı ve idealist bir Ziraat Mühendisi adayı idim.

Çünkü hem o tarihlerdeki ders kitaplarında yazılı, hem de hocalarımızın bizlere ifade ettiği, “tarımsal ürün ve gıda alanında Dünya’da kendi kendine yeten 7 ülkeden birisiyiz” ifadelerini bizzat duymuş, öğrenmiş ve o yıllarda Dünya aç kalsa Türkiye’nin kimseye muhtaç olmadan yaşayacağına inanmış genç insanlardan birisi idim.

Bunun doğru olduğu o yıllardaki hemen hemen yok denecek tarımsal ürün ve gıda ithalat rakamlarında da anlaşılmaktadır.

Bugün bile, her türlü tarımsal ürün ve gıda ihtiyacımızı kendi kaynaklarımızdan karşılayacak, bilgi birikimine, teknolojiye, verimli toprak ve ekolojik şartlara sahip olduğumuz hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir.

Ancak ihracat bile yapabilecek potansiyele sahip bir ülke konumunda iken, bugün ithalatçı bir ülke haline gelmişsek bunun nedenlerini hiçbir komplekse kapılmadan, değerli arkadaşlar net bir şekilde ortaya koymamız gerekmektedir.

Bugün maalesef son 4–5 yıldan beri temel tarım ürünlerini dahi diğer ülkelerden ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Dolayısı ile bu durumun, son yıllarda tarımın hiç de iyi yönetilemediğinden meydana geldiğini söylemek, herhalde bizi yönetenlere karşı haksız ve mesnetsiz eleştiri olmayacaktır.

Değerli Arkadaşlar, bakınız bugüne kadar Buğdayı dışarı satıyorduk, ama ne yazık ki, şimdi Buğdayı dışardan biz alıyoruz.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’muzun en önemli geçim kaynağı hayvancılık iken, bugün maalesef söz konusu bölgelerimiz de hayvancılık tamamen bitmiş ve bölge insanımız adeta bölücü hainlerin ve AKP yandaşlarının insafına terk edilmiştir.

Değerli Milletvekilleri, Mercimek, bu memlekette o kadar çoktu ki, tüketimi arttırmak için TRT'de mercimekli yemek tarifleri yapılarak tüketimine özendirilirdi.

Şimdi, dışardan alıyoruz. Pirinci, Mısırı, Susamı, Arpayı, Baklayı dışardan alıyoruz.

Dünyanın en büyük yedinci pamuk ihracatçısıydık, bugün, dünyanın en büyük üçüncü pamuk ithalatçısıyız.

AKP iktidarında, Türkiye’de tarım ürünleri ithalatı ne yazık ki, her geçen gün yükselmektedir.

Buna karşılık ihracat göreceli olarak azalmaktadır ve böylece ülkemiz, en önemli özeliklerinden biri olan kendi kendine yetebilme özelliğini kaybetmektedir.

Tespit edilen ve yakın gelecekte gerçekleşmesi yönünde ihtimallerin en çok arttığı husus; üretimde kullanılan girdilerin pahalandığı, buna karşılık ürün fiyatlarının düştüğü, desteklerin azaltıldığı tarım sektöründe faaliyet gösteren vatandaşlarımızın üretim yapamaz hale gelmeleridir.

Elbette bu olumsuzlukların tabii neticesi olarak Türkiye, tarım ürünleri alanında net ithalatçı bir ülke konumuna getirilmektedir.

Bu durum özellikle ülkemizin artan ihtiyaçlarının karşılanması, halkımızın gıda güvencesinin sağlanması açısından tehlikelerle karşı karşıya olduğunu açıkça göstermektedir.




En başta hububat ve yağlı tohumlardaki yaşanılan ithalat artışı ve beceriksiz hayvancılık politikaları ile zaten az olan prim miktarlarının daha da düşürülmesi, çiftçilerimizin üretimden kopuşunu hızlandırmaktan başka bir sonuca hizmet etmeyecektir.

Türkiye’deki yem, mazot, gübre ve tohum fiyatlarıyla, yerli çiftçinin ithal ürünlerle rekabet şansı kalmamıştır.

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Bugün gerçekten de başta Çukurova Çiftçisi olmak üzere ülke çiftçimiz büyük bir sıkıntı ve çaresizlik içerisindedir.

Sayın Bakanın burada mazot fiyatları ile vermiş olduğu rakamların aksine, 2002 yılında çiftçimiz buğdayını ortalama 40 kuruşa satmış ve hasat döneminde litresi yaklaşık 95 kuruş olan mazotu 2.5 kg. buğday satarak alabilmiş idi.

Aynı çiftçimiz bugün için açıklanan fiyatlarla maalesef yaklaşık 6–7 kg. buğday satarak 1 lt. mazot alabilmektedir.



Dolayısı ile Sayın Bakanın ve Başbakanın çizdiği pembe ve sahte tablonun aksine gerçek tablo çok farklıdır.

Yani AKP iktidarının ve onun sözcülerinin iddia ettikleri bolluk ve huzurlu Türkiye tablosunun aksine yaşanan ve yaşayan gerçek Türkiye tablosu gece ve gündüz kadar farklıdır.

Netice olarak bütün bu gerçekler ışığında, bugün ülke çiftçimizin ve diğer insanlarımızın çok büyük ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu artık AKP İktidarı kabul etmelidir ve şapkasını önüne koyup düşünmelidir diyor, önergemizin desteklenmesini temenni ederek hepinizi saygı ile selamlıyorum…


,